• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
    • Giza Piramitleri
    • Mısır
    • Machupicchu
    • Peru
    • Perito Moreno Buzulu - Patagonya
    • Arjantin
    • Taman Negara
    • Malezya
    • Amazonlar
    • Güney Amerika
    • Kukulkan Piramidi
    • Meksika
    • Java Adası
    • Endonezya
    • Mui Ne
    • Vietnam
    • Annapurna Ana Kamp
    • Himalayalar, Nepal
    • Ha Long Bay
    • Vietnam
    • Uyuni Tuz Çölü
    • Bolivya
    • Batu Cave
    • Malezya
    • Boracay
    • Filipinler Boracay
    • Sky Mirror
    • Malezya



İnsan kısa sürede neleri keşfedebilir? Yol aldıkça kendini, kültürünü, unuttuklarını,

belki de sadece
keşfetmenin hazzını...


Eğer kendini arıyorsan yönünü dağlara çevir, dağlarda gözlerini kapat, kulaklarınla
gör. Ağaçların fısıltılarını, böceklerin seslerini dinle. Binlerce yıllık uygarlıkların izini sür.
Keşif yolculuğu için yoldan çıkmaya hazır ol!
 Melih Eriş

.................................................
GEZİ YAZILARIM
MELİH ERİŞ REHBERLİĞİNDE GEZİLER
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam78
Toplam Ziyaret369373

ZİGGURATLAR -MEZOPOTAMYA


MEZOPOTAMYA PİRAMİTLERİ


 
İlk Mezopotamya kentlerindeki en dikkat çekici yapıların başında Zigguratlar gelir. Akad dilinden türeyen bu kelime, çok yüksek dağın zirvesi veya bir tapınağın tepe noktası anlamına gelmektedir. Sümerlerde, Babillerde, Elamlarda ve Asurlarda kullanılan bir çeşit tapınaktır. Dikdörtgen, oval ya da kare platformlar üzerinde kurulan zigguratların piramitsel tasarımı mevcuttu. Güneşte ısıtılmış tuğlalar zigguratların dışındaki görüntüsünü yaratmıştır. Bu tuğlalar genelde astrolojik anlamlarından dolayı değişik renklere sahipti. Yükseklikleri sayısı 2 ila 7 kat arasındaydı ve tepesinde ya bir tapınak ya da türbe bulunurdu. Türbeye ulaşmak için bir tarafında rampalar yapılır ve bu rampa en aşağısından en yükseğine kadar uzanırdı.
 
Tanınmış örnekleri arasında "Büyük Ur Zigguradı" bulunur. Bilinen 32 ziggurat vardır. Bunlardan 4'ü İran'da, gerisi Irak'tadır. En son keşfedilen ziggurat İran'ın merkezi Sialk'da bulunmuştur.
 
Günümüzde eski halini en iyi koruyan zigguratlardan biri de İran'ın batısında Koka Zanbil'dedir. İran-Irak Savaşında birçok arkeolojik yer yok olsa da burası ayakta kalmıştır. Sialk ise günümüzde mevcut olan en eski ziggurat olduğu tahmin edilmektedir ve M.Ö.3000’lü yıllardan kalmıştır.
 
Ziggurat tasarımları basit bir tepe üzerine oturulmuş mimariden, matematiği ve inşaatın mucizesine kadar ulaşabilen birçok çeşittedir. Basit bir ziggurata örnek, Sümerler döneminden kalan Uruk'daki Beyaz Tapınak'dır. Ziggurat kendiliğinden Beyaz Tapınağın bulunduğu yerdir. Amacı da ne kadar gökyüzüne yakın olursa, tanrılara ulaşımın o kadar kolay olduğuna inanılırdı.
 
Bilinen en büyük ziggurat ise, Babil'den kalma Marduk zigguratıdır. Ne yazık ki, bu tapınağın tabanından bile kalıntısı fazla kalmamıştır, ancak arkeolojik araştırmalar ve tarihsel kayıtlar sayesinde bu zigguratın renkli 7 katlı ve tepesinde de dev bir tapınağın bulunduğu gösterir. Tapınağının renginin indigo (mora yakın) olduğu düşünülmekte ve en üst katlarda da bu renk kullanılmaktadır. Tapınağın üstüne giden 3 merdivenin bulunduğu bilinir ve bunlardan ikisi zigguratın yarısına kadar ulaşır. Bu zigguratın diğer ismi Etemenanki, Sümerce de "Cennet ve Dünya'nın kuruluşu" anlamına gelir. Hammurabi tarafından inşa edildiğine inanılır ve bu zigguratın içinde bulunanlar bundan daha önce bulunan zigguratlarda da bulunur. En üst katı 15 metre uzunluğunda tuğla gelişimiyle Kral Nebukatnezar tarafından yapılmıştır.
 
Ziggurat Mezapotamya'ya özgü bir terimdir. Tanrıdağı anlamındadır. İlkçağda Sümerler, Keldanlılar, Baabiller Asurlular tarafından yapılan, tabandan başlayarak tepeye doğru kat kat yükselen giderek küçülen teraslardan oluşan, zirvesinde bir tapınak bulunan ve yanlarında bir merdiven sistemi yer alan kademeli bir kuledir. Üzeri açık ve dört köşelidirler. Bu yapılar tarihi metinlerde Ziggurat, Zigura ve Ziggurak gibi çeşitli yazılışlarla görülür. Zigguratların ilk olarak Sümerlerce inşa edildiği düşüncesi yaygındır.
 
Mezopotamya halklarının en önemli faaliyetleri tapınakları Tanrıya ithaf etmeleridir. Sadece antropolojik değil, edebi içerikli kalıntılara dayanarak da Sümerlerden önce başlamak kaydıyla Mezopotamya düşünce tarzına aydınlık getiren tez şudur: Politik açıdan Sümerlerde şehir devleti söz konusu idi ve her merkezin bir tanrısı olduğu gibi her tanrının da yeryüzünde kendini temsil eden bir hükümdarı vardı. Bu hükümdarın birinci görevi tanrının evini inşa ettirmekti. Çünkü böylece tanrı onlardan hoşnut kalacak bunun karşılığında da onların o bölgedeki yaşamlarını temin edecek suyu gönderecekti. İşte Orta Asya'dan gelen bu kavimler yüksek dağları tanrı makamı kabul etmişlerdi ve dağlık olmayan Mezopotamya yöresine gelince bu şekilde yüksek, yapay bir tepe meydana getirerek onu tanrının makamı ve tapınak yeri olarak nitelendirmişlerdir.
 
Yapay bir tepe görünümündeki zigguratların yapımına ilişkin inançlar tartışmalıdır. Örneğin gökyüzüyle yeri ayıran Hava Tanrısı Enlil'in büyük bir dağ olduğuna ilişkin inanışın ziggurat biçimini belirlediği öne sürülmektedir. Çok yıkık olmalarına rağmen mevcut kalıntı ve kabartmalar üzerinde çalışan bazı arkeologlarsa ova yerlilerinin dağda doğup doruklarda yaşadığına inandıkları tanrılar için bir "Tanrı Evi" inşa ederken dağa benzer bir yapıyı yeğlediklerini düşünmektedirler.
 
Ziggurat hakkında ilginç bir bilgi de bu yapıların merkezleri Babil olmak üzere evrenin yedi rüzgarını temsil ettiklerine inanılmasıdır. Babillerde ziggurat, dünyanın merkeziydi. Evren onlar için yatay olarak bir merkezden yayılan dört bölüme, düşey olarak da üç düzeye ayrılıyordu; böylece hep birlikte yedi oluyordu.
 
Zigguratlar üstüne bilgilerimiz arkeolojik kazılara, Herodotos'un Babil'deki Baal tapınağının üzerine yazdığı yazılara, Strabon, Sicilyalı Diodoros gibi antik yazarlara ve Nuh torunları tarafından Babil kulesinin yapılışını anlatan Tekvin'e dayanmaktadır. Tevrat'ta Babil kulesi için şöyle der: "geldiniz kerpiç keselim ve onları ateşte pişirelim dediler, kendimize tepesi gökyüzüne kadar bir kule bina edip nam kazanalım dediler" (I. Kitap, 11. bab, 3. ve 4. ayetler). İncil'de de adı geçen bu yapı Sümer, Babil ve Asur şehirlerinde yükselen pek çok ziggurattan yalnızca biriydi.
 
Eski dünyanın harikalarından biri, Babilin Asma Bahçeleri olarak bilinen yapı, teraslar halinde yükselen dev bir kuleydi. Bu düşünceden hareket eden R.K. Koldewey 1898'de Babil'deki zigguratı kazmaya başladı. Böylece Tevrat ve İncil'de adı geçen kulenin büyük gövdesi ortaya çıktı. Güneşte kurutulmuş kerpiçlerle örülen yapı kitlesi sırlı tuğlalarla kaplanmıştı. Bir çevre duvarı içinde rahip sarayları, geniş ambarlar ve zigguratlar topluca yer alıyordu. Beyaz boyalı duvarlar, tunç kapılar, kemer ve tonozlarla birlikte birbirine bağlanan mekanlar sık sık tekrarlanan görüntülerdi. En alt katta başlayan rampalı merdivenler yapıyı her katta dolaşarak tepeye kadar tırmanıyordu. Her kat ayrı bir renge boyanmıştı.
 
1940-1941 'de yapılan Irak kazıları Ukayir'deki tepenin bir ziggurat olduğunu ortaya çıkardı. Ur'daki ziggurat ise Ur Nammu adlı kral tarafından yaptırılan görkemli bir kule olarak yükseliyordu (29) ve Mezapotamya'nın en iyi korunmuş zigguratıydı.(30) İkinci yapı kuzeydoğuya dönük, ölçüleri en alt platformda yaklaşık 60x40 m.. kadardı. İlk katta merdiven kuzey köşeden doğu köşeye çıkıyordu. Dört yüzü geniş yüzeye gelecek güneş ve rüzgar etkisini azaltmak için nişlerle parçalanmıştır.
 
Ziggurat, Eski Mezopotamya kent, din ve toplumsal tabakalanma anlayışının en özgün ve hayranlık verici yapılarından biridir. Aynı zamanda insanın efsane üretmeye ne kadar yatkın bir canlı olduğunun da tanıklarından ve kanıtlarından biridir.
 
Farklı rotalarda buluşmak üzere.
 
Hepiniz sevgiyle kalın.
 
Melih Eriş
 
 

Yorumlar - Yorum Yaz

MELİH ERİŞ GEZİLERİ



MELİH ERİŞ VINTAGE




GEZGİNİN SEYİR DEFTERİ
GRUBUMUZ





FACEBOOK SAYFAMIZ


TÜRK MÜHRÜ PROJEMİZ

 

Takvim
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar34.128334.2651
Euro37.320237.4697
Site Haritası