İnsan kısa sürede neleri keşfedebilir? Yol aldıkça kendini, kültürünü, unuttuklarını,
belki de sadece keşfetmenin hazzını...
Eğer kendini arıyorsan yönünü dağlara çevir, dağlarda gözlerini kapat, kulaklarınla
gör. Ağaçların fısıltılarını, böceklerin seslerini dinle. Binlerce yıllık uygarlıkların izini sür.
Keşif yolculuğu için yoldan çıkmaya hazır ol!
Melih Eriş
.................................................
BEYLİK MİRASI, ESKİ BİR BAŞKENT
Tarihi dokunun bozulmadan yüzyıllarca korunabildiği ufak bir köy. Halen görmemişseniz, tatil için gittiğiniz yörelerden biraz uzaklaşarak bu şirin köyü muhakkak ziyaret etmelisiniz.
İzmir’e 150 km mesafede olan Birgi’ye Ödemiş üzerinden ulaşılabilmektedir. Ödemiş'ten Birgi levhasını görüp yönümü buraya çevirdiğimde Ödemiş'in keşmekeş görüntüsü bir anda dağılıyor ve yerine sakin ve huzurlu bir dağ köyü beliriveriyor. Çok değil aralarında 10 km mesafe var fakat yaşayan halk kültürünü korumasını ve sahip çıkmasını başarabilmiş Birgi’de.
Birgi İzmir ilinin Ödemiş ilçesine bağlı 5000 nüfuslu bir beldedir. Aydınoğulları Beyliğine başkentlik yapmıştır. Zamanın yöredeki en büyük liman şehirlerindendir.
Birgi’de, İmamı Birgivi Türbesi, Çakırağa Konağı, Aydınoğlu Mehmet Bey Camii (Ege bölgesinin en eski camilerindendir. Minberi, hutbe kapısı ve pencere kanatları birer şaheserdir) restore edilerek tarihi dokuları korunmuştur. Ayrıca birçok kale ve hamam gibi eserler de mevcuttur.
Günümüzde Birgi köyü tarihi eserleri ve ünlü Birgi evleri turistlerin uğrak yeridir. Birgi aynı zamanda sit alanı olarak belirlenmiştir. Unesco tarafından dünya kültür mirası listesine alınacağı söylenmektedir. Birgi’deki Aydınoğlu Mehmet Bey Camii'nin mimber kapısına paha biçilememektedir. 1990'lı yıllarda çalınan mimber kapısı, bir turistin burayı ziyaret ettiğinde taklit olarak yapılan kapının kendi ülkesindeki bir müzede olduğunu fark etmesi ile ortaya çıkmıştır. İngiltere Londra'da bir müzede bulunan tarihi kapı uzun süren uluslararası mahkemelerden sonra Türkiye'ye iade edilmiştir.
Şehirde kabri bulunan İmamı Birgivi Osmanlı padişahlarından II.Murat'ın hocalığını da yapmıştır. Gerçekten görülesi bir köy olarak karşımıza çıkan Birgi'nin gerçek tarihiyle gösterilen tarih arasında çakışan bazı noktaları dikkatimizi çekmektedir.
Birgi XII. ve XIV. yy.'larda Aydınoğulları Beyliğine aittir. 1390'da Yıldırım Beyazıd tarafından Osmanlı topraklarına katılmış, 1402'de tekrar beylik olmuş, 1426'da son kez Osmanlı'ya dahil olmuştur. Ancak benzerlikler burada son bulmaktadır. Gizlenen gerçek şudur: Birgi antik dönemden 15. yy'a dek Küçük Menderes ve Birgi çayı vasıtasıyla Ege'ye açılan bir korsan yatağı olmuştur.
Omari'nin anlatımında; Küçük Menderes üzerinde gemilerin işleyebildiği aktarılmakta fakat Birgi bağlantısına değinilmemektedir. Birgi çayı o dönemde Küçük Menderes'in bir kolu olup üzerinde kadırga ve çektirilerin seyri mümkündür. Birgi nehir üzerinde en yukarıda bulunan limandır. Birgi Beyliği bu dönemde arşipeli haraca kesen korsan gruplarının en gözü kara, acımasız ve cüretkar olanıdır. 24 kürekli 4 çektiri ve 2 kadırga olan mürekkep filolarına selvi motifli bir bayrak çektikleri çeşitli ticaret gemilerinin seyir defterlerine işlenmiştir. Selvi motifi bilindiği gibi Birgi beyliğinin sembolüdür. Birgi halkı erkeklerinin büyük bölümünün filoda gemici olduğu bilinmektedir. Birgi korsan beyliği varlığını Osmanlı beyliğinin büyüyüp bir devlete, giderek imparatorluğa dönüştüğü zamanlara dek sürdürmüş ve imparatorlukta bir çıban başı olmuştur. İmparatorluk deniz filosuna katılmayı reddetmişler, hatta zaman zaman Osmanlı ticaret gemilerine bile saldırıp yağmalamışlar ya da ele geçirip kendi filolarına katmışlardır. Son dönemde Napolyon'un Bağdat seferi sırasında onunla ittifak yapmaları ve Aydınoğlu Mehmet Bey'in kişisel dostluğu olduğu halde Cezzar Ahmet Paşa'ya açıkça ihanet etmesi imparatorluk açısından bardağı taşıran son damla olmuştur. Bunun üzerine IV. Murat 100.000 kişilik bir ordu toplayarak Birgi beyliğine yürümüş, kenti ele geçirmiş ve Mehmet Beyi boğdurarak cesedini atıyla birlikte nehre attırmıştır. Birgi korsan beyliğini sonsuza dek cezalandırmak için imparatorluk tarihindeki ender büyüklükteki girişimlerden birini gerçekleştirerek bütün mühendis, mimar ve ustalarını seferber ederek Birgi çayının yatağını değiştirmiş, nehrin suyunun bir kısmını başka yerlere aktararak azaltmış ve denizle bağlantısını keserek korsanlığa son vermiştir.
Birgi halkı, aileler bile parçalanarak farklı yerlere sürülmüştür. Birgi'ye Balkanlardan getirilen bir topluluk yerleştirilmiştir. Burada dikkati çeken nokta yeni topluluğun Birgi'den çok uzak bir bölgeden getirilmiş olmaları, yani Birgi'de yaşananlardan habersiz olmalarına özel bir dikkat gösterilmiş olmasıdır. Bu yaşanan olaylar tarihe gizli tanıklık yaparcasına insanı hayrete düşürmektedir.
Bir katibin o devrin padişahına bir iletisini aktarmak istiyorum. "Tanrının yeryüzündeki temsilcisi ve onun kulu İstanbul'un, Küçük Asya ve Filistin'in, Eflak ve Boğdan ve Makedonya'nın ve Mısır ve bilcümle Kuzey Afrika'nın sahibi padişahımın bu sıfatıyla nispetli bir merhamet duygusuyla mücevher olması gerekir iken Birgi'li kullarına gazabını reva görmüş olması onların hak ettiğinden daha ağır bir cezadır. Aileler parçalanmış, ocaklar kana boğulmuş ve Birgi denizden kopmuştur. Artık Birgili'ler arşipele yelken açamayacaklar".
Bu son cümle artık Birgi’nin uzun süre tarihteki sessiz yerini almasını sağlamıştır. Günümüz araştırmacıları ve gezginleri tekrar ortaya çıkarana dek.
Hepiniz sevgiyle kalın.
Melih Eriş