İnsan kısa sürede neleri keşfedebilir? Yol aldıkça kendini, kültürünü, unuttuklarını,
belki de sadece keşfetmenin hazzını...
Eğer kendini arıyorsan yönünü dağlara çevir, dağlarda gözlerini kapat, kulaklarınla
gör. Ağaçların fısıltılarını, böceklerin seslerini dinle. Binlerce yıllık uygarlıkların izini sür.
Keşif yolculuğu için yoldan çıkmaya hazır ol!
Melih Eriş
.................................................
BATI ANADOLU’NUN GİZEMLİ ŞEHRİ - 2
Bu sabah yüklü bir program hazırlamıştım kendime. Kütahya’nın antik dönemdeki yerleşim birimlerini ziyaret etmek istiyordum. Aracımın kontağını çevirdiğimde saat sabah dokuzu gösteriyordu. Ilıcadan Kütahya-Eskişehir karayoluna çıkarak Sabuncupınar köy tabelasından saparak Frigya vadisine doğru yol almaya başladım.
Bir zamanların ünlü yerleşmelerinden biri olan Frigler uzun yıllar bu topraklarda hüküm sürmüşler. Sabuncupınar'dan başlayıp Ovacık Köyüne kadar, İlin doğusu boyunca uzanan ve büyük bölümü çam ormanları arasında kalan alana "Frig Vadisi" denilmektedir. Eski bir yanardağ olan Türkmen Dağı'nın tüfleri ile örtülü olan Frig yaylaları, eski çağlardan beri çeşitli kavimler tarafından iskan edilmiştir. Volkan tüfünün kolay işlenebilir bir kaya çeşidi olması, bölgenin en eski halklarından biri olan Frigler'in, bunları oyma ve yontma yoluyla çeşitli amaçlar için kullanmalarını sağlamıştır. Frigler'in ana tanrıçası Kybele'ye adanmış açık hava tapınakları ile savunma amaçlı yapılar, en çok göze çarpan eserler arasındadır. Kayalara oyulmuş yüzlerce mağaraya rastlamanız mümkün.
Frig vadisinde geldiğim bölgeye bozuk bir toprak yoldan ulaşabildim. Kafamı dağlara doğru kaldırdığımda Kapadokya daymışım gibi izlenim veren yaşam için oyulmuş kayalar ve kaya mezarları karşımda dimdik duruyorlardı. Bir hışımla koca dağı yutarcasına tırmanıverdim. Bir kayanın üzerinden Frig vadisine doğru oturup geçmiş yaşamlara doğru bir yolculuk yapmıştım. Bu iyi geldi doğrusu.
Şimdi rotayı tam ters istikamete doğru hareket ettiriyorum. Kütahya-İzmir Karayoluna çıkarak Merkeze 60km mesafede bulunan Roma-Bizans yerleşimi olan bugünkü adıyla Çavdarhisar, antik Aizonai kenti.
İzmir karayolundan Çavdarhisar yönüne saptığımda 20km gösteriyordu karayolları levhası. Düzgün asfalt bir yol Çavdarhisar’ın merkezine getirmişti beni. Her zaman ki gibi bir köy kahvesi önünde durarak köylülerle tanışma fırsatı yaratmıştım kendime. Yusuf’un 25kuruşa demli çaylarından içmenizi tavsiye ederim. Bir masaya yerleşmiş tam çayımı yudumlayacaktım ki bir genç belirdi yanımda. Pazarcılık yapıyormuş, güneyden mal getirip buraların pazarlarında satarmış. Bana “yaz anlat buraları, kimse bilmiyor buranın güzelliklerini” diyor. Bir de ekliyor “sen ikinci gelensin haberci olarak” diyor.
Hatırladım sanırım, bir zamanlar bir gazeteci “Bizanslı Çavdarhisar” diye başlık atarak bir makale yazmıştı, evet evet okumuştum. Yürüyerek gez buraları her yer tarihtir deyip ayrılıyor yanımdan.
Aizonai Yerleşimi: Aizanoi antik kenti, Koca Çayın iki yakasına kurulmuştur. Kentin ismi Su Perisi Erato ile efsanevi kral Arkas'ın birleşmesinden ortaya çıkan Azan isimli mitoloji kahramanından kaynaklanmaktadır. Aizanoi antik kenti Frigya'ya bağlı yaşayan Aizanitislerin ana yerleşmeleriydi. Ortaçağ'da Çavdar Tatarları'nın üssü olan kent daha sonraları Çavdarhisar ismini almıştır.
Aman tanrım bu ne güzellik, Çavdarhisar köyü ile harabeler iç içe girmiş durumdalar. Halk onların bir parçası gibi yaşamlarını sürdürmekteler. Gelen yabancılara da oldukça misafirperver görünüyorlar. Yine o cümle çıkıyor ağzımdan “daha önce neden gelmedim”.
Çavdarhisar, bozkırın ortasında sıradan kasaba görünümünde, buralarda görkemli yaşamların yaşanmış olmasına inanabilmek oldukça kuvvetli bir düş gücüne gereksinim duydurmaktadır. Zeus Tapınağı bu düşlerden birisi olarak karşımda dimdik ayakta durmaktaydı. Tapınağın hemen yanı başındaki sütunlu cadde şimdilerde toz toprak içinde, bakımsız bir şekilde uzanmakta. Derme çatma yapılar bu yolun etrafını sarmalamışlar, halbuki yıllar öncesine şöyle bir uzandığınızda gösterişli kamu binalarının sıralandığını hayal edebilirsiniz.
Çavdarhisar’da zaman hep geriye doğru gitmiş. İki bin yıllık muhteşem medeniyet yerini derme çatma, bakımsız görünümlü yapılara bırakmıştı. Aizonai’den tarih bir liman kenti olarak bahseder. Hadi bakalım hayal kurmaya gücünüz yetecek mi? Etrafta kalmış birkaç kemerli köprü belki biraz yardımcı olabilir.
Antik kentte, Zeus Tapınağı, Antik Borsa, Stadyum ve Anfi Tiyatro ile Mozaikli Hamam, Antik Köprüler ve Sütunlu Yol görülmeye değerdir.
Artık son durak olan milli mücadelenin geçmiş olduğu topraklar DUMLUPINAR. Okuyan okumayan Atatürk’ün ünlü söylemini duymuştur sanıyorum. “Ordular, İlk Hedefiniz Akdeniz'dir, İleri!" 30 Ağustos bağımsızlık mücadelesinin kazanıldığı şehirde Kütahya’dır.
Bu topraklar kazanılan zaferler anısına “Başkumandan Milli Parkı” olarak ilan edilmiştir. Kurtuluş Savaşının geçtiği Zafertepeçalköy ve Dumlupınar'daki bu topraklar şehitlerimizin aziz hatırasına, müze ve anıt ve şehitliklerle donatılmıştır.
Kütahya gerçek bu kadar kültürel zenginliğe sahip bir şehir olduğunu ancak görünce iyice anlayabildim.
Farklı rotlarda buluşmak üzere.
Hepiniz sevgiyle kalın.
Melih Eriş